Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.authorUSTABAŞI GÜNDÜZ, Dilara
dc.contributor.authorBOZ, Ayşe Nur
dc.contributor.authorAKARÇAY ULUTAŞ, Demet
dc.date.accessioned2024-03-16T22:19:40Z
dc.date.available2024-03-16T22:19:40Z
dc.date.issued2023
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/20.500.12498/6295
dc.description.abstractAmaç ve Kapsam: 6 Şubat 2023 tarihli ve Kahramanmaraş merkezli, 7,7 ve 7,6 şiddetindeki iki deprem Türkiye’de 11 ilde ve Suriye, Mısır, Lübnan, KKTC ve Irak gibi çevre ülkelerde de hissedilmiştir. Deprem öncesinde bu illerde toplam Suriyeli nüfusu 1.738.035 iken sonrasında Göç İdaresi Başkanlığına (Eylül 2023) göre bu illerde toplam 1.564.428 Suriyelinin yaşadığı görülmektedir. Deprem sonrası göçmen hareketliliğine ilişkin resmi verilerin olmaması nedeniyle bu farkın ülkelerine izinli dönüşler, farklı illere taşınma ya da ölüm gibi nedenlerden kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Türkiye’de yaşayan Suriyeli nüfusunun yaklaşık %49’u depremin etkilendiği illerde yaşamakta ve toplam Suriyeli nüfusunun yaklaşık %72’sinin kadınlardan ve çocuklardan oluştuğu görülmektedir. Afet sonrası krize müdahale, psikososyal destek, güvenlik, gıda ve barınma ihtiyaçlarının karşılanmasının yanında diğer gruplardan farklılaşan ihtiyaçlar özelinde de odaklanılması gereken gruplardan biri oldukları anlaşılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, deprem bölgesinde görev yapan uzmanların gözlem ve tespitlerinden hareketle afetin Suriyeli depremzede kadınlara ve çocuklara yansımalarını keşfetmektir. Yöntem: Bu çalışmada nitel araştırma desenine göre dizayn edilmiştir. Bu kapsamda, deprem bölgesinde görev yapan toplam 10 uzmanla (sosyal hizmet uzmanı, sosyal hizmet akademisyeni, sosyolog, saha çalışanı) yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla görüşmeler yürütülmüştür. Görüşmelerin yapıldığı tarihlerde uzmanların bölgedeki görevlerinin devam etmesi nedeniyle görüşmelerin tamamı çevrimiçi yöntemlerle gönüllülük esası ve etik ilkelere dikkat edilerek gerçekleştirilmiştir. Görüşme sırasında uzmanlara deprem sonrası göçmen hareketliliğine, göçmenlerin temel ihtiyaçlarına ve bu ihtiyaçların karşılanmasına ilişkin genel yaklaşıma ve refah kurumlarına yansıyan süreçlere ilişkin görüşleri sorulmuştur. Görüşmelere ilişkin çıkarımlar betimsel analiz ile ortaya koyulmuştur. Veri analizi sürecinde Collaizi’nin (1978) fenomenolojik veri analiz stratejisinin basamakları izlenmiştir. Bulgular: Araştırma verisi barınma, sosyal yardımlar, mekansal ayrışma, güvenlik sorunu, mahremiyet, psikososyal destek ihtiyacı ve nefret söylemi şeklinde temalandırılmıştır. Sınırlı imkanlarla sağlıksız yapılarda barınan Suriyeliler için depremin daha yıkıcı olduğu anlaşılmıştır. Suriyeli ailelerin deprem sonrasında da çadırlarda tıpkı deprem öncesi olduğu gibi kalabalık yaşam sürmeye devam ettikleri, sosyal yardımlardan faydalanma noktasında herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadıkları belirlenmiştir. Bununla birlikte, diğer illere akrabalarının yanına yönlendirilen göçmenler özel şirketlerin ve bazı kurumların iller arası hareketlilik sürecinde sağladıkları nakdi ya da karşılıksız sunulan diğer yardımlardan faydalanamamışlardır. Deprem sonrası, her bireyin yaşam alanındaki değişiklik mekansal ayrımı (güvenlikli siteler, periferide kalan, kenar ya da gecekondu mahallelerinin) ortadan kaldırmış ve kültürel farklılıklar daha hissedilir ve çatışmalara zemin olan bir durum almıştır. Güvenlik ve mahremiyet sorununun bölgede ortak olduğu ancak çadır alanlarındaki güvensizlikten ve kültürel farklılıklardan dolayı en fazla Suriyeli kadın ve çocukların etkilendiği anlaşılmaktadır. Göçü savaş gibi zorunlu nedenlerle yaşayan bireyler depremde ikinci bir travmaya maruz kalarak ruh sağlığı hizmetlerine daha fazla ihtiyaç duymaktadırlar. Deprem öncesinde de görülen nefret söylemleri mekansal farklılıkların ortadan kalkmasıyla da etiketlemeye ve doğrudan dışlama eylemlerine dönüşmüştür. Sonuç: Deprem ırk, din, dil, milliyet ayırt etmeden on ili kapsayan geniş bir coğrafyayı etkilemiştir. Bu coğrafyada Suriyeli kadın ve çocukların da depremzede olduğu gözden kaçmamalıdır. Barınma, güvenlik, mahremiyet sorunlarının Suriyeli kadınların ve çocukların daha fazla etkilendikleri sorunlar olduğu söylenebilmektedir. Bununla birlikte, nefret söylemlerinin tetiklediği çatışmaların önlenmesi için medyadaki dezenformasyonun önüne geçecek yeni uygulamaların planlanması önem taşımaktadır. Afet sonrasında, toplumsal iyileşmenin tüm refah kaynaklarının sosyal uyumu zedelemeden ve göçmen-yerli ayrımı yapmadan dağıtımı ile sağlanabileceği düşünülmektedir.en_US
dc.language.isotren_US
dc.publisher25. Ulusal Sosyal Hizmet Sempozyumuen_US
dc.subjectDepremen_US
dc.subjectSuriyeli Kadın ve Çocuken_US
dc.subjectAfet Sonrası Sosyal Hizmeten_US
dc.titleAfetin Suriyeli Kadın ve Çocuklara Yansımalarıen_US
dc.typeKonferans Bildirisien_US


Bu öğenin dosyaları:

Thumbnail

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster